Çeviri gerçekten ateşten bir gömlek. Her yönüyle, her açıdan bu bir gerçek. Hep öyle olmuştur, bundan sonra da hep böyle olacaktır. Aslında konunun uzmanlarını okuduğunuzda/dinlediğinizde çevirinin imkansız olduğunu dile getireceklerdir. Tabi bununla kastettikleri tam ve karşılığını yüzdeyüz alan çeviriyi kastetmektedirler. Kabul etmek gerekir ki bu zaten olanakdışı bir gerçek. Çeviri başlıbaşına bir en yakına ulaşma, en doğru karşılığı bulma çabasından başka bir şey değildir.
Çeviri iki tümüyle farklı ya da yakın dil arasında bir eşdeğerlik kurma sorunu olarak tanımlanmaktadır (A Guidebook for English Translation, Galeri Yayınları,1989). Bu eşdeğerliği sağlamak için gerekli donanıma sahip olunması dönüştürmenin yapılması için gerekli şeylerin başında gelmektedir. Birbirine yakın diller için bile (aynı dil ailesinden gelen diller, mesela italyanca ve ispanyolca gibi) her zaman kolay olmayabilmektedir. Çoğu zaman bir dildeki tek sözcük, diğer dile yine tek bir sözcük ile çevrilememekte, bunun yerine birden fazla sözcük ile karşılık bulmaktadır.
Çevirisi yapılacak metin hakkında bilgi sahibi olmak, çevirinin en can alıcı noktalarından birini oluşturmaktadır. Çünkü günlük yaşamda yerini bulan bazı kelimeler, belirli bir uzmanlık alanında farklı bir anlama bürünebildiği gibi, günlük yaşama dair çok bilinen kelimeler çeşitli uzmanlık alanlarında kullanılmamakta, bunun yerine farklı sözcük ya da sözcük grupları kullanılmaktadır.
Bu nedenle çevirisi yapılacak konuda uzmanlaşmış olmak ya da en azından bu konuyla ilgili detaylı bir araştırma yapmak zorunludur.
Aslında iyi çevirmenler için söylenecek bir gerçek vardır ki o da iyi çevirmenlerin belli bir tür ya da konuyla çevirilerini sınırlandırmalarıdır. Her türlü çeviriyi yapan bir çevirmenin var olması ise mümkün değildir.

Burada biraz örneklemeler yapmak istiyorum izninizle. Hunt for the Red October filminin çevirisini yaparken kendimi bir anda yüzlerce denizcilik terimleri içinde buldum. Mühendis olduğum için ölçme terimlerini kolaylıkla karşılık bulmama rağmen tümüyle denizicilik komutları ve teknik terimleri çevirmek benim için hayli zorlu oldu ve bir hayli araştırma yapmak zorunda kaldım. Hatta bazı terimlere karşılık bulmanız onların anlaşılması için yeterli olmuyor. Hiç unutmuyorum filmde "magma displacement" diye bir terim geçiyordu, buna "magma yerdeğiştirmesi" diye çok kolay karşılık bulabiliyorsunuz ancak hem kısıtlı bir alanda bu olguyu açıklamanız mümkün olmadığı hem de bu tarz bir çevirinin ruhuna aykırı olduğu için elimden başka bir şey gelmemişti. (Bazı arkadaşlarımız bu tür açıklamalı çeviriler yapıyorlar, ancak saniyelik bir anda izleyicilerin ne kadarı bunu algılayabilecekler, ve buna nasıl tepki gösterecekler açıkçası bu çok tartışmalı, ayrıca pek örneği görülmüş bir uygulama da değil)
Benzer şekilde Novocain filminde filmde pek çok dişçilikle ilgili terimler geçiyordu. Bu jargona ait terimler için yine benzeri detaylı bir araştırma yaptım. Şimdiye kadar denk gelmedi ama finans ile ilgili bir film sanırım beni en çok zorlayacaklar arasında. Çünkü terminoloji açısından beni en çok zorlayacak konu. Ancak mühendislikle ilgili çoğu çeviri benim çok kolaylıkla uğraş vereceğim bir alan olacaktır.
Bu nedenle çevri yapacak arkadaşların çeviriden önce bu konuyu iyice düşünmeleri, bir gecelik çevirilerle bu işin olmayacağını çok iyi bilmeleri gerekir. Tamam burada akademik bir iş yapmıyoruz ama dalga da geçmiyoruz. Zaten uyduruk çevirilere sinemaya önem veren seyirciler hiç prim vermiyor. Sanıyorum sadece elinden başka bir şey gelmeyen ve sadece fimi görsel anlamda seyretmiş olmak isteyenler katlanıyor..

 

Bilmem farkettiniz mi? Günümüzde insanlar işi bilen bir kişi değil, bu işte en hızlı yol katedecek ve zirveyi bir çırpıda yakalayabilecek kişilikteki insanları takip ediyor. İşi en iyi bilen de daha iyisi ne olsun artık diyerek ("kafasında örümcek ağlarıyla dolaşan, hiç bir yenilikten nasibini almayan") olduğu yerde sayan insanlar haline geliyor.  

Unutulmamalıdır ki çevirmenlik bir yetenektir. Erken dönemlerinde bir çevirmen hemen emarelerini belli eder. Zaman içinde gelişen şey ise; daha kıvrak, daha hızlı ve daha keyifli bir çeviridir. Altyapısı olmayan bir kişiye "gelişme çağını yaşayan bir çevirmen" denilemez, bu çok yanlıştır.
Kendi dilini bile doğru dürüst bilmeyen (kelime dağarcığı, dilbilgisi, imla hepsi birden) bir insan NASIL BAŞKA BİR DİLDEN ÇEVİRİ YAPABİLİR??
Çok ama çok basit dilgilbisi ve imla kurallarını bile bilmeyen bir adam "ben çeviri yapacağım" deme hakkına amatör de olsa sahip değildir. Böylesi bir kişinin gelişme çağını bırakın, emekleme çağı bile olamaz.
Dilbilgisi kurallarını az çok biliyorsa bile, elinin altında bir Türkçe sözlük (İngilizce-Türkçe sözlük değil, Türkçe sözlük), İmla kılavuzu yoksa çeviri yapmayı aklından bile geçirmemeli.