Topkapi
(1964)
- 1960'lara özgü klasik
kaleidoskop tarzı bir açılışla başlayan bu filmi, ikibinli
yılların sinemasına ilişkin özelliklerle
- yorumlamak haksızlık olacaktır.
Topkapı filmini döneminin karakteristikleri içinde değerlendirmek
ve yorumlamak
- doğru bir yaklaşım olsa gerek.
Altmışlı yılların önemli yönetmenlerinden Jules Dassin tarafından
çekilen film,
- Topkapı sarayında planlanan
heyecanlı bir soygun hikayesini anlatıyor. Elizabeth (Melina
Mercouri) ve Walter
- (Maximilian Schell) Topkapı
sarayındaki Kaşıkçı elmasını çalmayı planlarlar.
- Bu amaçla amatör bir soygun
ekibi oluşturmaya karar verirler ve harekete geçerler.
Yunanistan'da tanıştıkları
- Arthur (unutulmaz Peter Ustinov)
ve koleksiyoncu Cedric (bu tip rollerin vazgeçilmez oyuncusu
Robert Morley)
- bu soygun ekibine katılır.
Sonrasında, İstanbul'da bir araya gelen ekip soygunu
gerçekleştirmek için planlarını
- uygulamaya başlar. Ancak diğer
yandan soygunu gerçekleştirmeleri için, peşlerinde onları adım
adım izleyen
- Türk istihbaratını atlatmaları
gerekmektedir...
-
- Topkapı, heyecanlı bir soygunun
hikayesini anlatırken, 1960'lı yılların İstanbul'undan eşsiz
görüntüler sunuyor
- izleyenlere. O dönemde ülkemizde
çekilen yerli filmlerin tamamı, bizlere İstanbul'un sadece siyah
beyaz görüntülerini
- sunarken bu film sayesinde
İstanbul'dan rengarenk manzaralar izleme şansını bulabiliyorsunuz.
Özellikle filmin
- sonlarında Saray'ın çatısından
kırk yıl öncesine ait doyumsuz İstanbul manzaralarını görmek
gerçekten çok keyif verici.
- Filmin çekim teknikleri ise
gerçekten kusursuz. Özellikle sık sık farklı, ilginç ve şaşırtıcı
planlar filmin izleme keyfini
- artıran unsurlardan birisi.
Lunaparktaki çekimler, şehir turunda seri halde kurgulanmış insan
ve yerleşim yerlerinden
- kesitler, boğazdaki köşkün
bahçesinde amuda kalkmış olan Giulio'nun (Gilles Ségal) tersyüz
bakış açısı, son kaçış
- sahnesinde saraydan iple
inilirken gerçekleştirilmiş başarılı omuz çekimi ve Mission
Impossible ile yarışacak düzeyde
- kaşıkçı elmasının çalınma
sahnesi.
- Filmdeki Türk oyuncular kusursuz
bir rol çıkarmışlar. Türk istihbaratından Binbaşı Ali Tufan
rolünde Ege Ernart
- unutulmaz bir kompozisyon
çıkarmış. Film boyunca çıkartmadığı döneme özgü koyu camlı
gözlüklerini film sonunda
- çıkartması ilginç bir
enstantane. Soyguncuların peşindeki polisler Senih Orkan ve Ahmet
Danyal Topatan rollerini
- başarıyla yerine getiriyorlar.
- Filmin aksayan yönleri de var.
Batı sinemasının klasik egzotik bakışa bir diyeceğimiz yok hatta
bu filmde bundan
- mümkün olduğunca kaçınıldığını
bile söyleyebiliriz. Ancak, aşçı rolünde Akim Tamiroff son derece
abartılı bir karakter
çizmiş ve bu son derece gereksiz
bir ayrıntı olmuş. Filmde tek Türkçe konuştuğu sahnede, polislere
"Efendi, Efendi"
diye seslenmesine çok
güldüğümüzü söylemeliyim. Ayrıca, Peter Ustinov'un sorgulandığı
bölümde, kapının yarı açılıp
Frankenstein tipli bir adamın
gözüktüğü sahnenin de lüzumsuz ve çok beylik bir sahne olduğu bir
gerçek.
Her şeye rağmen, Topkapı
özellikle çok başarılı sürpriz final bölümüyle kolay unutulmayacak
eğlencelik bir seyirlik.
İyi seyirler__________________
|