- Akdeniz insanına özgü
sıcaklığa dair söylemleri yüzlerce kez duymuşsunuzdur. Akdeniz
bölgesi haricinde başka hiç bir bölgede buna benzer içten bir
sıcak yaklaşıma rastlanmadığı söylenir. Acaba gerçekten doğru
mudur bu?
- Açıkçası bu söyleme şiddetle
karşı çıkanlara da rastlamış birisi olarak her iki söylemi
savunanların haklı ve haksız oldukları yönler olduğunu
düşünüyorum. Ancak, Akdeniz kültürüne dair kabul edilebilir
genel bir kaç söz söylemek mümkün:
- Tepkilerini ve
heyecanlarını vücut hareketleriyle, özellikle yüz mimikleri
ile ifade etmeleri ve sıcak bir iklimde yaşamalarına
rağmen daha hareketli ve şen şakrak olmaları şeklinde
özetlenebilir.
- Soğuk iklimlerin hüküm
sürdüğü kuzey ülkeleri için bu genellemeler aksi yönde
yapılabilir: soğukkanlı, yabancılara karşı soğuk, hareketleri
daha durağan, donuk yüz ifadeleri ve kasvetli olmaları gibi.
Bunlar dış görünüşe ver davranışlara dair bir genelleme olarak
söz konusu toplumların iç dünyalarını acaba ne kadar
yansıtmaktadır? Sonuçta bir ulusa, bir bölgeye,bir topluluğa
dair davranış karakteristiğinden bahsedilirken, bu
genellemede gerçek duyguların yansıtılamadığını hesaba
katılıyor mudur acaba? Ya da
böylesi bir genelleme kabul edilir dahi olsa, bireysel anlamda
düşünüldüğünde iç dünyaları çok farklı, çok insani ve hassas
duyguları olan ama bunu yansıtamayan azınlıklıkların olduğu
gözardı ediliyor mudur?
- The man without a past,
Finlandiya sinemasından çıkan çok parlak bir çalışma.
Yönetmen Aki Kaurismäki, başka toplumların
karakteristiklerini kendi toplumuna has özelliklerle
harmanlamayı ve bunu son derece doğal ve yapmacıksız şekilde
sunmayı başarıyor. Soğuk ve acımasız bir iklime ve benzeri
ruh haline sahip bir toplumun içinde sıcacık kalbi olan
insanların olduğunu altını çizerek ifade eden bir film. Hem
de bu sıcaklığı diğerlerinden çok farklı ve ilginç
şekillerde gösteriyor olmalarına rağmen..
Şehirlerarası bir trenle
Helsinki'ye gelen bir adam, gece yarısı park'ta bir grup
yankesicinin saldırısına uğrar. Öldüresiye ve acımasızca
dövülerek parası ve eşyaları çalınan adam kaldırıldığı hastane
de öldü sanılır. Hastaneden ayrılıp sokaklara düştüğünde de
aynı acımasızlıklarla karşılaşmaya devam edecektir. Ancak
hepsinden önemlisi önemli bir sorunu daha vardır: Saldırı
sonucu hafızasını kaybetmiştir ve kendi ismini bile
hatırlayamamaktadır. Hafızasını kaybettiğine inanmayanlar
dışında, kimliği bile olmadığı için iş bulması bile
imkansızlaşmaktadır. Son derece çaresiz haldeyken ona uzanan
bir kaç yardım eli tüm hayatının ve geleceğinin değişmesine
neden olacaktır...
Filmi izlediğimde aklıma
Aziz Nesin'in "Yaşar ne yaşar ne yaşamaz" isimli romanı geldi
aklıma. Benzer şekilde bu romanda da nüfusa kaydedilmemiş bir
gencin başından geçen inanılmaz olaylar anlatılıyordu. Bir
topluma aidiyeti belirleyen kimliksiz, isimsiz bir insanın
başına özellikle de bürokratik açıdan gelebilecekleri düşünün.
Filmde kimliğini kaybeden adam polis tarafından gözaltına
alındığında polis ile arasında şöyle bir diyalog geçer:
-Başıboş insanlarla ilgili
yasa kaldırıldı, ama bizim seni burada tutmamızı sağlayan
kurallarımız var, sen bir yabancı olabilirsin
- Ama Fince konuşabiliyorum
- Sizler hızlı öğrenirsiniz,
hem sen Finliye benzemiyorsun
Bu mizahi unsurlar içeren
konuşma aslında pek çok şey özetliyor, o toplumun güvenlik
görevlilerinin yabancılara bakış açısından tutun da, mevcut
yasaların uygulanmasına dair eksiklikler ve bürokratik
komedileri de anlatıyor.Zaten hafızasını kaybetmiş adamın
kaynak işindeki ustalığını farkedip fabrikada işveren ile
konuşmaları ve bununla bağlantılı olarak hesap açtırmak için
gittiği bankada başına gelenler aynı çarkın aksaklıklarını ve
yarattığı mizahi ve acı gerçekleri de anlatıyor.
Filmin son bölümü ise çok
iyi kotarılmış; hafızasını kaybeden adamın raslantılar sonucu
gerçek kimliğini öğrenmesi sonucu yaşadığı şaşkınlıkları ve
filmin başlangıcında başına gelenlerin hayatını nasıl radikal
bir şekilde değiştirdiğini ve hayata bakışının değiştiğini
vurgulaması açısından çok başarılı. Filmin müziklerine
değinmemek geçmek mümkün değil. Günümüzde çok değişmiş ve
farklı bir formata ulaşmış, hatta eski parlak günlerinin çok
uzağında olan Rock müziğinin klasik örnekleri filme dinamizm
ve kıvraklık kazandırmış. Finlandiya sinemasının nadir
rastladığımız başarılı örneklerinden biri olan bu bol ödüllü
filmi kaçırmamanızı öneriyoruz.